BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), gıda krizi ile ilgili hazırladığı 2019 yılı küresel raporuna göre, dünya nüfusunun üçte ikisi açlıkla mücadele ediyor. Bu insanların çoğu Yemen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Afganistan ve Suriye gibi savaşla anılan ülkelerde yaşıyor.
Raporu okuduktan sonra makaleye başlık bulmak için o kadar zorlandım ki anlatamam. İnsanlığımdan utanç duydum, kahroldum. İçimden öyle şeyler yazmak, öyle şeyler haykırmak geldi ki, sinirlerime sahip olmak için sık, sık bilgisayarın başından kalkıp sakinleşmek zorunda kaldım.
Neden mi? Raporu okuduğunuzda sizler de benim düşüncelerimi paylaşacağınızdan eminim. Dünya’da söz sahibi ülkelerin politikalarına bir bakın. Tek, tek isim vermeye gerek yok. Hepsini sizler de biliyorsunuz. Dünya nüfusunun üçte ikisi açlık ve sefalet ile boğuşurken para babası ülkeler ne yapıyor? Sürekli, aç gözlülük yapmaktan başka hiçbir şey yapmıyorlar. İnsanlar açlıktan can çekişirken, Dünya’nın dolar ve petrol zengini ülkeleri maalesef sonu gelmeyen silahlanmaya ve daha çok casusluk için teknolojilere yatırım yapıyorlar.
MÜSLÜMAN ÜLKELERİN KADERİ Mİ?
Rapor da açlık sınırı altında yaşayan ülkelerin büyük kısmı Müslüman ülkelerden oluşuyor. Peki, petrol zengini Müslüman Arap ülkeleri ne yapıyor? Onlar da farklı bir şey yapmıyor, hem silaha, hem de batı ülkelerine milyar dolarlık yatırımlar yapmaya devam ediyor. Hadi yatırımları anladık da, bu şatafat, bu görgüsüzlük nedir be kardeşim?
Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz’ in birkaç seyahat haberini okumuştum.
Haber özetle şöyle:
“Özel yürüyen merdivenli ve şahsi asansörlü iki uçak, 459 ton ağırlığında bagaj ve bin kişilik heyet ile gelen, Kral için 546 saray odası hazırlandı. Ayrıca otelde, futbol sahası büyüklüğünde SPA merkezi hizmet verecek.”
Bir defasında da yine bir ziyaret için Fransa’ya giden Kral Abdulaziz otel ve halka açık plajı kapatınca, Fransız vatandaşlarının protesto eylemi ile karşılaşmıştı.
PEYGAMBBERİMİZ (S.A.V) NE BUYURMUŞTU?
Tüm Müslüman alemi Peygamberimiz (s.a.v)’in “Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü’min değildir.” Buyurmuştur. Bu hadis bizlere hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun komşumuza yardım etmenin bir insanlık görevi olduğunu anlatmaktadır.
Başka bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber, “Hangi mahallede bir kişi aç kalırsa, o mahalle halkı Allah’ın korumasından uzak düşer” buyuruyor. Bu ölçünün özellikle günümüzde Müslüman insanların hayatlarında ne kadar önemi olduğu açıktır.
Demek istediğim şu:
Hadi, batılı ülkelerden vazgeçtim. Müslüman ülkelere birçoğunun bakışı belli. Ya Müslüman aleminin petrol zengini ülkeleri, onlar neden görmezden geliyor açlıktan ölen kardeşlerini?
Örneğin, Suudi Arabistan Kralı Sayın Abdulaziz, şatafatlı yaşantısına biraz ara verip açlık sınırında yaşayan bu insanlara elini uzatsa, daha da yücelmez mi? Bilemiyorum çok mu basit düşünüyorum. Bir tarafta başta ABD olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin vatandaşları çok yemekten obezite ile karşı karşıya kalırken, diğer tarafta açlıktan ölmek üzere olan milyonlarca insan.
Neyse, konuyu fazla uzatmadan ajansların geçtiği BM’in raporuna göz atalım.
DÜNYA NÜFUSUNUN ÜÇTE İKİSİ AÇLIK RİSKİ TAŞIYOR
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), gıda krizine dair hazırladığı 2019 yılı küresel raporuna göre, dünya nüfusunun üçte ikisi açlık riskine maruz kalıyor. Bu insanların çoğu Yemen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Afganistan ve Suriye gibi savaşla anılan ülkelerde yaşıyor.
Raporda, bu 8 ülkede yaklaşık 72 milyon insanın akut açlık çektiği belirtilerek, yaşanan savaşlar, ekonomik çalkantılar, iklim değişikliğine bağlı doğal afetler ve güvenliğin sağlanamamasının açlık sıkıntısının ana nedenleri olduğu ifade edildi.
42 ÜLKE AÇLIK TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA
Hali hazırdaki rakama ek olarak 42 ülkede 143 milyon kişi daha her an akut açlıkla karşı karşıya kalabilecek durumda.
Gıda Güvenliği Bilgi Ağı tarafından hazırlanan 2019 Küresel Gıda Krizleri Raporu, dünyada yaşanan en acil gıda krizlerinin bir fotoğrafını ortaya koydu. Avrupa Birliği (AB), BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve BM Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından Brüksel’de, 2 Nisan’da düzenlenen toplantıda açıklanan rapora göre, 2018’de 53 ülkede yaklaşık 113 milyon kişinin akut açlık yaşadı. Bu rakam, 2017’deki 124 milyona göre bir düşüş yaşandığını ortaya koysa da, açlık çeken insanların sayısı hala 100 milyonun üzerinde…
Toplantıda konuşan AB Komisyonu Uluslararası İşbirliği ve Kalkınma Komiseri Neven Mimica, gıda güvensizliğinin küresel bir sorun olmaya devam ettiğini belirterek şunları söyledi: “Bu nedenle AB, 2014’ten 2020’ye kadar 60’tan fazla ülkede gıda ve beslenme güvenliği ve sürdürülebilir tarım konusundaki girişimler için yaklaşık 9 milyar Avro sağladı. Rapor, gıda krizlerini önlemek için insani, kalkınma ve barış aktörleri arasında güçlendirilmiş bir işbirliğine duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Daha güçlü bir Küresel Ağ, gerçekten ihtiyaç duyan insanlar için zeminde değişiklik sağlamaya yardımcı olabilir.”
Gıda krizlerinin ortak çaba gerektiren küresel bir sorun olmaya devam ettiğini vurgulayan AB’nin İnsani Yardım ve Kriz Yönetimi Komiseri Christos Stylianides de, “Son üç yılda bu yöndeki çalışmalarda en büyük paya sahip. Genel olarak yaklaşık 2 milyar avro insani gıda ve beslenme yardımı bütçesi var. Gıda krizleri daha akut ve karmaşık hale geliyor ve bunların üstesinden gelmek ve bunların önüne geçmek için yenilikçi yöntemlere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Ortak açıklama yapan kurum temsilcileri, gıda krizlerinin ortak çaba gerektiren küresel bir sorun olmaya devam ettiğini kaydetti.
RAPORDA ÇARPICI TESBİTLER
Küresel ölçekte gıda kriziyle karşı karşıya olan 53 ülkedeki 113 milyon insan, 2017’deki 124 milyondan biraz daha az. Ancak, bu krize maruz kalan insan sayısı son üç yılda 100 milyonun üzerinde kaldı ve etkilenen ülke sayısı yükseldi. Ayrıca, 42 ülkede 143 milyon kişi daha her an akut açlıkla karşı karşıya kalabilecek durumda.
Geçen yıl 17 ülkede akut açlık ya aynı kaldı ya da arttı. Akut açlığa maruz kalanların yaklaşık üçte ikisi sadece 8 ülkede bulunuyor: Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Etiyopya, Nijerya, Güney Sudan, Sudan, Suriye ve Yemen.
İklim ve doğal afetler, 2018’de 29 milyon kişiyi akut gıda güvensizliğine itti. Üstelik, Kuzey Kore ve Venezuela dahil olmak üzere 13 ülkeden veri sağlanamaması nedeniyle, hesaba dahil edilmedi.
Raporun bulguları, iklim değişikliği, ekonomik şoklar, çatışma ve yer değiştirmeyi beraberinde getiren acil insani ihtiyaçların karşılanması ve temel nedenlerin önlenmesi, hazırlıklı olma ve yanıtı bir araya getiren güçlü işbirliği çağrıları ile destekleniyor. Raporda, ayrıca, gıda krizlerinin insani ve kalkınma boyutlarında bütüncül bir yaklaşım ve eyleme, çatışmaların azaltılmasına ve sürdürülebilir barışa daha fazla yatırım yapılması ihtiyacı da vurgulanıyor.
AO Direktörü Graziano, açlığın en uç şekli olan akut açlık çeken insan sayısının çok yüksek olduğunu, yaşamları kurtarmak için geçim kaynaklarını da korumak gerektiğini söyledi.
“AÇLIKTAN ÖLMEK KABUL EDİLEMEZ”
Raporun sunulduğu toplantıda konuşan FAO Genel Direktörü Jose Graziano da Silva, 2018’de akut gıda güvensizliği yaşayan insanların sayısındaki hafif düşüşe rağmen, açlığın en uç şekli olan akut açlıktaki rakamın hala çok yüksek olduğunu söyledi. Da Silva, “Açlık, en temel sorun. 21. Yüzyılda insanların açlıktan ölüyor olması kabul edilemez. İnsani gelişim ve yaşamları kurtarmak için açlıktan etkilenen, savunmasız kesimlerin dayanıklılığı artırılmalı, geçim kaynakları korunmalı” dedi. Etkilenen ve savunmasız nüfusların dayanıklılığını artıracak çok önemli bir bağ. Yaşamları kurtarmak için geçim kaynaklarını da korumamız gerekiyor” dedi.
AKUT AÇLIK NEDİR?
Yüksek düzeyde gıda güvensizliği olarak tanımlanan akut açlık, bir insanın yeterli gıda tüketememesi nedeniyle hayatının tehlikede olmasını anlamına geliyor. Kronik açlık ise bir insanın uzun süre normal, aktif bir yaşam tarzı sürdürmek için yeterli yiyecek tüketemediğinde ortaya çıkıyor.
FAO’nun en son Eylül 2018’de açıkladığı Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu Raporu’nda dünyadaki 821 milyon insanın açlık çektiği bildirilmişti.
Leave a Reply